11 Kasım 2010 Perşembe

Ömerli Offroad

Yaşanacakları, geceki sağanak yağıştan tahmin etmek okadar da zor değildi esasında, ama bugün yaşananlar tahminlerimin de ötesinde gelişti.
Sabah güne her zamanki gibi bir başlangıç yaptım, aceleyle kahvaltı ardından geceden kolaylanan çıkış hazırlıklarının tamamlanmasıyla yola çıkıyoruz. Eşim beni evden uğurlarken yine aynı ekşi suratı yapıyor, silahlardan hiç hazzetmez, ve bu tip gezilere av tüfeğiyle gitmeme ilk günden beri muhalefet. Bazı konular varki mantıklı bir açıklaması olsa bile, kadınlara anlatması neredeyse imkansızdır. Öyüzden ben duymamazlığa gelip bildiğimi okumayı tercih ediyorum.
Ömerli civarlarına yaptığım bu gezimde bana komşum Sedat eşlik etti. Kendisine sıkı sıkıya tembihlememe rağmen rağmen o kıyafet konusunda biraz rahat ve şık davranmış. Kendisine daha önceden kalın giyinmesi gerektiğini, başımıza gelen örnekleri anlatarak izah ettiğimden vicdanen rahatım. Ev yakınlaından kumanya temini yaptıktan sonra parkurumuza doğru yol almaya başladık. Ömerli’yi de geçtikten sonra sapağpmızdan girdik ve sağlı sollu yolları kesmeye başladık, birçok yerde su taşması vardı. Geceden başlayan sağanak yağmur devam ediyordu. Trafiğinde yüzümüze gülmesiyle yarım saat içerisinde parkurumuzun başlangıcına vardık.
Yakacaktan içeceğe her türlü konfor bagajda mevcut, parkur tamamlandıktan sonra ateş yakıp keyif yapmak gibi planlar var kafamızda, hayal olma hakkı her zaman saklı olan. Daha önceki deneyimlerimizde de sabit olduğu gibi, eğer o gün offroad yapıyorsan, ogünün akşamına program yapmamak gerekiyor. Sonrasında yetişilmesi gereken bir yer olmayınca, insanın kafası daha bir rahat oluyor, böylece daha üretken ve dinamik oluyorsun. Eğer bir yere yetişme kaygın varsa bu hem kendini hem de etrafındakileri strese sokup huzursuz ediyor. Ozaman da iş keyiften çok eziyete dönüşüyor.
Neyseki bizim planlar tamamen keyfiydi, iptali halinde bir sıkıntı yaşamayacaktık.
Parkura girdiğimiz de bize cıvık bir zemin pek de hoş olmayan bir karşılama yaptı, mahallenin çocuk seven ağır abisi misali şöyle bir sarsarsak hatrımızı sordu. Ama fazla tutmadı, hiç durmadan devam ettik. Buarada Sedat başına gelebileceklerin belki de onda birini hayal etmeye başladı ve saklamaya çalışsa da stresi yüzünden okunoyordu. Neyseki güzel manzara ve doğayla bütünleşmek hoşuna gitmiş olacak ki, kameralarla uğraşmaya başlaynca yolun şeklini unutup keyifle çekimlerine başladı.
Yolda fotoğraf çekmek, atış yapmak için iki kere durduk, bu keyfi molalar dışında hiç zorlanmadan parkurun üçte ikilik kısmını tamamladık ve zorluk derecesi böyle yağışlı havada çok yüksek olan 50 metrelik bir bölüme geldik
Yağan yağmurla beraber zaten zor olan yol iyicene beter olmuş, 1.5 şerit genişliğinde rampa yukarı, toprak kırığı olan bir yol burası. Yolun üstü rengi beyaza kaçan bir  çamurlu kaplı, zaten bu yola girmemizle batmamız bir oldu. Ama dert edecek bir şey yok, zaten amaç batıp çıkmak. Hoş batmadan geçmek daha seri ve zahmetsiz ama bu işte kadere siteme pek yer yok, vakit kaybetmeden çalışmaya başlamalı çünkü hava kararınca durum pek hoş olmuyor.
İlk etapta çamurdan çıkmak için pilotajla denedik ama hiçbir işe yaramadı, difransiyel kilitlerini devreye soktuk onlar da bu işin üstesinden gelemeyince, son ve kesin çözüm olan vince başvurduk.
Buarada eklenmesi gereken bir ayrıntı da , biz bunları yaparken yağmurun durmuş olması, çünkü bu uğraşlar sırasında sert yağışlı bir hava olsa işin tadı iyicene kaçıyor. Anlayacağınız bir sefer de olsa şans yüzümüze güldü.
Sedat ilk defa vinçle araba çıkarttığından, başlangıçta pasif kalsa kısa sürede olayı kaptı ve tam bir takım gibi çalşmaya başladık.
Benim kafamda tasarladığım planda vinci 3 kere kullanacaz, sağlı sollu sırayla bağlayıp çektikten sonra en sonunda düzlüğe çıkacaz. İlk aşamayı sorunsuz bir şekilde çektirdik, ikinci çektireceğimiz yerde vinç yavaşlamaya başladı, ben bunu çelik haladın pislenmesine bağladım kendi kafamda fakat bunun sebebini kısa süre sonra öğreneceğiz.Bilemediğimiz ama tahmin yürüttüğümüz sebeplerden dolayı biraz zorlansak da ikinci aşamayı da atlattıktan sonra en zorlu olan üçüncü aşamaya geldi. Bunu diğerlerinden daha zor kılan rampa sonu olması ve orta da büyük bir toprak kırığı olması. Burayı da aşmak için tüm hazırlıklar yapıldı. Artık çıkmak için her şey hazır, direksyona geçtim, marşa bastım…




Ama benim marşa basmam arabam tarafımdan olumlu bir tepkiyle karşılanmadı. Araba marş basmıyordu, bu başa gelebilecek en kötü şeylerden biriydi. Normalde dert edilmeyecek bir aktarmayla hallolabilecek bir durum en yakın yerleşim yerine ulaşabilecek anayola 5 kilometre uzaklıkta olunduğundan bir kabusa dönüşebiliyor. Bu sefer soru hiç çalışmadığım yerden gelmişti. Şimdi dönüp düşünüyorum da bu şok anında ne yaptım diye. Arabadan indim, mataradan bir kahve doldurdum ve ilk asılan suratımı düzelttim. Ağlasan neye çağre, elbet bir şekilde halledecez. Telefonla ortağımı arayıp durumu anlattım, benden biraz süre istedi ve beni geri arayacağını söyledi. Buarada kendim nekadar stres olsam da Sedat’a rahat gözükmek ve onu rahatlatmak durumundayım. Telkinlerde bulunup konuyu değiştirmeye çalışırken ortağımdan telefon geliyor. Bir oto elektirikçisi bulup yola çıkmışlar bile. Böylece işin çözüme giden bir bölümü tamam. Fakat bizi bekleyen ve acele çözülmesi gereken başka bir problem var. Yardım bize nasıl ulaşacak? Yeri bilenin bile ikinci defa zor bulduğu bir yerdeyiz. Olduğumuz yere iki yerden ulaşım var biz zor olan taraftan geldik, ama devamında gideceğiz yer çok geniş, geldiğimiz yere göre daha rahat bir yoldu, yer kuruyken normal arabalara bile nadir de olsa rastlanan bir yoldu. Ordan gelinecekti ama böyle bir havada o yol da kolay geçilmezdi, geldikleri araba standart bir pick-up tı çamur lastikleri falan yoktu. Bu yolu bilen, offroad tecrübesi olan biri kullanmalıydı arabayı. İçlerinde yolu bilen olmadığından vakit kaybetmeden anayola doğru yürümeye başladık.  Anayola orman içinden yürüyerek gidiliyordu ve havada kararmaya başladığından pek tekin değildi. Yanımıza su, fener ve tüfek alarak yola çıktık. Tam bir saatte anayola ulaştık, bizden bir 10dk sonra da yardım ekibimiz geldi. Hiç vakit kaybetmeden direksyona geçerek belki de en riskli görevi devraldım. Yürürken yolboyu kendimize noktalar belirleyip yol hesabı yaptık, çünkü yolda çok ciddi çamur birikintileri vardı, bu aracı eğer batırırsam çok ciddi bir mesafeyi geri yürümek zorunda kalabilirdik. Neyseki bu sefer kötü senaryo olmadı, ve on dakika içinde aracın olduğu yere vardık.  Saat de iyi cene geç olmaya başlamıştı, açlık ve yorgunlukta iyiden iyiye kendini hissettirirken  bir saatlik bir çalışmayla arabayı çalıştırıp bataktan kurtardık ve geri dönüş yoluna çıktık.
Başa ne gelirse gelsin hiç dönemediğimiz olmadı daha eve, evde karşılanma merasimim yine duygu doluydu. Sinir de bir duygu ifadesi sayılırsa tabi. Okadar çamurlu bir insanı kimse gülücükle karşılamaz heralde…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder